Fiziksel İstismar ve ‘Big Little Lies’ dizisi üzerine
(Bu yazıda ‘Big Little Lies’ dizisi ile ilgili ‘spoiler’ vardır.)
Big Little Lies, 2017 Şubat ayında ilk bölümünü yayınlamış, aynı isimli kitaptan uyarlanmış HBO yapımı, şimdilik sadece 7 bölümü olan bir mini dizi. Dizide bir sahil kasabasında yaşayan zengin ve ayrıcalıklı birkaç kadının çevreleri tarafından nasıl göründüklerine ve gerçekte evlerinin içinde neler yaşandığına şahit oluyoruz. Fiziksel istismarı başarılı bir şekilde işlediğine inandığım bu dizinin detayına daha fazla inmeden önce fiziksel istismarı bir açıklayalım.
Fiziksel istismar acı çektirme, yaralama veya diğer fiziksel yollarla genellikle şiddet uygulanan kişiyi kontrol altında tutma amaçlı yapılan eylemlerin tümüdür. Şiddet uygulayan kişi; tokat atma, yumruklama, tekmeleme, ısırma, çimdikleme, itekleme, yakma, boğazını sıkma, bir aletle vurma, saç çekme gibi yöntemlerle fiziksel bir güç uygulayarak karşısındaki kişiye zarar verir. Aynı zamanda birinin üzerine eşya fırlatmak, ev hapsinde tutmak veya dışarıda soğukta bırakmak gibi davranışlar da fiziksel istismar dâhilindedir.
Fiziksel istismar yapısı gereği diğer istismar türleri arasında en kolay göze çarpandır. Bir insanda sürekli yaralar, morluklar, kesikler vb. izler görüyorsak bunun nedeni fiziksel istismar olabilir. İstismar genellikle yavaş yavaş artar; küçük bir itekleme veya tokat ile başlayabilir ve zamanla çok ciddi boyutlara ulaşabilir. Yavaş yavaş artması nedeniyle kimi zaman şiddet mağdurları çok geç olana kadar şiddete uğradıklarının farkına bile varmayabilir. Ayrıca çoğu kez fiziksel istismara yoğun duygusal ve psikolojik istismar da eşlik eder.
Genellikle aile içinde yaşanan fiziksel istismar; zaman zaman sokaklara, okullara, iş yerlerine de taşabilir. Yetişkinlere, çocuklara veya hayvanlara karşı şiddet uygulanabilir.
Big Little Lies dizisi ise oldukça sık karşımıza çıkan bir fiziksel istismar türü üzerinde duruyor. Dizide karı koca arasında yaşanan şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Nicole Kidman tarafından canlandırılan Celeste karakteri şiddete uğrayan taraf. Dışarıdan bakan gözler için Celeste’in hayatı mükemmel görünüyor. Sevimli ikiz çocukları, kendisine tapan çekici ve başarılı kocası ile hayalleri süsleyen bir evde yaşıyor. Oysaki Celeste’in hayatı bir peri masalından oldukça uzak. Kocası Perry tarafından sistematik bir şekilde duygusal, cinsel ve fiziksel istismara uğruyor. Celeste evliliklerinin ‘sorunlu’ olduğunun farkında olsa da yaşadığının ‘istismar’ olduğunu son ana kadar kendine bile itiraf etmekten kaçınıyor.
Alexander Skarsgård tarafından canlandırılan Perry ise yine dışarıdan bakanlar için imrenilecek bir insan. Herkes onu karısına âşık bir adam, çocuklarını seven iyi bir baba olarak tanımlıyor. Öte yandan kapalı kapılar ardında Perry sık sık karısına vuruyor, onun boğazını sıkıyor ve onu sertçe itiyor.
Tüm bu şiddet sahneleri ise Celeste’in ‘tutkulu’ olarak nitelendirdiği seks ile sonlanıyor. Sonrasında ise ortalık durgunlaşmaya başlıyor. Perry karısından özürler diliyor, ona hediyeler alıyor ve kendini affettirmeye çalışıyor. Bir sonraki şiddet faslına kadar her şey normale dönmüş görünüyor.
Celeste ve Perry arasındaki toksik ilişki bu bildik döngüde ilerlemesine rağmen, Big Little Lies’taki istismarcı da kurban da aslında kafamızdaki bildik stereotiplerden oldukça uzak denebilir. Mesela fiziksel istismar mağduru kadınlar çoğu zaman zayıf karakterli, pasif, yaralı kadınlar olarak düşünülür. Eğitimsiz veya düşük eğitimli, çok genç ve naif, bağımsızlığını eline alamamış çaresiz kadınlar olarak görülür. Oysaki Celeste karakteri zeki, zengin ve güzeldir. İyi eğitimli ve başarılı bir eski avukattır, genç ve narin de değildir. Bu da diziyi izleyen bazı insanların aklına şu soruyu getiriyor: Celeste gibi bir kadın şiddete maruz kaldığı halde neden kocasını terk etmiyor?
Aslında tabi ki bu soru ilk defa Celeste için sorulmadı. Haberlerde veya çevremizde gördüğümüz şiddet mağduru insanların ardından çoğu zaman aynı soru gündeme getiriliyor: Peki ama neden terk etmemiş?
Aşağıda Celeste karakterinin ve diğer şiddet mağduru insanların neden kendilerine şiddet uygulayan eşlerini kolay kolay terk edemediklerini maddeler halinde açıklamaya çalışacağım.
- Celeste’ in kendisine şiddet uygulayan kocasını terk edememe nedenlerinden belki de ilki aslında istismara uğradığının farkında olmaması. Kocası ona şiddet uyguladığı zamanlar Celeste de ona karşılık veriyor. Yani Perry ona vurduğunda, o da karşılığında Perry’ye vuruyor. Bu durum aslında tamamen şiddet karşısında gösterilen doğal bir kendini savunma mekanizması olsa da Celeste kocasının öfke ve şiddet problemi olduğunu düşünmüyor, ikisinin de öfke ve şiddet problemi olduğunu düşünüyor. Bu nedenle kendisini fiziksel istismarın bir kurbanı olarak görmekte zorlanıyor. Bir nevi inkar mekanizması olan bu durum Celeste’ in suçu bölüşerek kocasını kısmen aklamasına denen oluyor. İstismar mağdurlarının birçoğu yaşadıklarını -ne kadar uç durumlar olursa olsun- istismar olarak tanımlamakta zorlanırlar. Yaşadığının istismar olduğunu kabul etmek kendinin kurban olduğunu kabul etmek demektir ve bu kabulleniş hiç de kolay değildir. Ayrıca çoğu zaman istismarcı yabancımız değil, eşimiz, sevgilimiz, arkadaşımız, anne veya babamız yani kısaca en yakınımızdır. Sevdiğin ve seni sevdiğine inandığın bir insanın seni bilerek incittiğini kabullenebilmek oldukça zordur. Bu nedenle şiddet mağduru kolaylıkla inkara kaçabilir, şiddeti kafasında minimize etmeye veya normalleştirmeye çalışabilir.
- Celeste’in suçu bölüşmesi ve sorunun iki taraflı bir sorun olduğunu düşünmesi sadece inkar etmesinden kaynaklanmıyor elbette. Celeste aynı zamanda şiddet için suçluluk da duyuyor. Daha doğrusu Perry ona kendisini suçlu hissettiriyor. Örneğin; bir bölümde Celeste ona çocuklar ile Disney’e gideceklerinden bahsediyor. Perry ise kendisine sorulmadan böyle bir gezi planlanmış olmasından ve davet edilmemiş olmasından o kadar rahatsız oluyor ki Celeste’i, kasten kendisini çocuklardan uzaklaştırmakla suçluyor. Bu basit olay bile Perry’nin gözünde Celeste’e şiddet uygulaması için yeterli bir sebep ve yine Perry’nin gözünde bunun bütün suçlusu Celeste. Böylelikle Perry suçunu karşı tarafa atarak davranışlarını aklamanın yollarını buluyor. Celeste ise sık sık tekrarlanan bu suçlamalar yüzünden zamanla şiddette kendisinin de payı olduğu düşünmeye başlayabiliyor. Yine birçok istismarcı ilişkide şiddet uygulayan kişi sorunun aslında kurbanda olduğunu ima edebilir. ‘Beni buna sen zorladın, böyle olmasına sen sebep oldun’ gibi yorumlarla kendilerini aklamaya çalışabilir. Karşı tarafı suçlamanın yanında istismarcılar kendi davranışları için bahaneler de bulabilir. Örneğin; alkollü iken şiddet uyguladıklarını ve çok üzgün olduklarını söyleyebilirler veya son zamanlarda yoğun bir stres altında olduklarından bahsedebilirler. Unutulmamalı ki şiddetin hiçbir şekilde bir bahanesi veya özrü olamaz.
- Celeste sahip olduklarından vazgeçmek istemiyor. Bir bölümde terapisti Celeste’e soruyor: ‘Onu ne zaman terk edeceksin?’ Ancak Celeste o aşamada kendisini terk etmek için hazır hissetmiyor çünkü Celeste’in kaybedecek çok şeyi var: İki tane çocuğu, hayatını adadığı ve tutkun olduğu bir kocası, birlikte kurdukları bir hayat ve daha bir sürü şey. Dolayısıyla Celeste kaybedebileceklerini düşünerek ilişkiden vazgeçmeye razı gelmiyor.
- Celeste yaşadığı şeyin aşk olduğunu düşünüyor. Dizide Perry’nin iki farklı yüzü olduğunu görüyoruz. Bir yüzünde kontrolcü, öfkeli, kibirli bir insanın yansımasını görürken, diğer yüzünde karısına tapan, onu kaybetmekten korkan, karısına tutkuyla bağlı, ona ne kadar güzel olduğunu, ne kadar mükemmel olduğunu söyleyen bir insanla karşılaşıyoruz. Celeste de kocasının ikinci yüzüne odaklanmayı seçiyor ve onu delicesine seviyor.
- Celeste her şeyin değişebileceğine dair bir umut taşıyor. Birçok istismarcı ilişkide şiddet uygulayan kişi her zaman kötü biri portresi çizmez. Bu hikâyede de Perry, çocuklarıyla oyunlar oynayan, eşine övgüler yağdıran, zamanında Celeste’in zor günlerinde yanında olmuş bir insan. Bu durum da Celeste için bir umut doğuruyor. Perry’nin zamanla değişebileceğini, öfke problemlerinin üstesinden gelerek her zaman için iyi ve ilgili bir insan olabileceğini düşünüyor. Oysa Perry gibi manipülatörler çok nadiren değişirler. Bu nadir durumların da çoğunda değişim olarak görülen şey aslında istismarcının daha sinsi, daha gizli kapaklı bir şekilde istismarlarına devam etmesidir.
- Toplum tarafından istismar görünmüyor. Aile içerisinde yaşanan bu şiddet öyküsünü ne Celeste’nin arkadaşları, ne de komşuları biliyor. Aksine toplum içerisinde Perry her zaman karısına tapan, çocuklarına bağlı, işinde başarılı ve saygın bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Şiddet kapalı kapılar arkasında, etrafta kimsecikler yokken uygulanıyor. Bu nedenle Celeste’in arkadaşları ve çevresi çoğu zaman Perry’nin ne kadar harika bir baba ve eş olduğunu vurgulamaktan çekinmiyor. Bu durum da Celeste’in yaşadığı şiddet hakkında en yakın arkadaşlarıyla bile konuşabilmesine mani oluyor.
- Dizide bu konu yeterince vurgulanmasa da Celeste’nin ayrılamama nedenlerinden biri de finansal bağımlılığı olabilir. Dizide geçmişte Perry’nin çeşitli manipülasyonlarla Celeste’in çalışmasına mani olduğu bilgisine ulaşıyoruz. Her ne kadar Celeste başarılı bir avukat olsa da çocukları doğduktan sonra iş hayatını bırakmış ve maddi açıdan Perry’ye bağlı bir hale gelmiş bir noktada buluyor kendini. Bu durum da kolayca çekip gidebilmesini zorlaştırıyor. Fiziksel istismarın olduğu birçok ilişkide şiddet mağduru kişi diğerine ekonomik yönden bağlıdır. Oysa hem güvenli bir şekilde gidebilmek, hem de sonrasında hayatını idame ettirebilmek ve geri dönmek zorunda kalmamak için paraya ihtiyaç vardır.
- Celeste bir yandan da çocukları olduğu için kalmayı seçiyor. İstismarcıyla ortak çocukları olan mağdurların yaşadığı en büyük handikaplardan biri de budur. Birçok insan çocuklarının düzenini bozmamak, onların sorunlu bir boşanmaya şahit olmasına neden olmamak adına ilişkilerini sürdürmekte ısrarcı olabiliyor. Ne yazık ki bu durum aslında çocuklar için iyi değil oldukça kötü sonuçlar doğuruyor. Kimi zamanlar istismar sadece eşler arasında kalmayıp çocuklara karşı da olabiliyor ya da çocuklara hiçbir şekilde fiziksel şiddet uygulanmasa da çocuklar anne babaları arasındaki ilişkiyi örnek ilişki olarak bilinçaltına kodlayabiliyorlar. İstismarcı bir aile ortamında büyüyen çocuklar ileriki yaşamlarında birçok psikolojik ve duygusal sorunlarla baş etmek durumunda kalabiliyorlar. En kötüsü de bu çocuklar ileride kendileri birer şiddet kurbanı veya istismarcı olabiliyorlar.
- Celeste’in ayrılamama nedenlerinden bir tanesi de yaşadığı travmalarının öz saygısı üzerindeki etkileri olabilir. Her ne kadar Celeste zeki, güzel ve başarılı bir insan olsa da uzun bir vadeye yayılan sistematik travmalara maruz kalan çoğu insan gibi düşük özgüven ve öz saygı sorunları yaşıyor olabilir. Bu da onun karar alma mekanizmasını etkiliyor olabilir.
- Celeste utanıyor. Kendisini şiddete uğrayabilecek bir kadın olarak görmek ona ağır geliyor. Daha önce bahsettiğim gibi şiddet mağduru insanlar çoğu zaman güçsüz ve aciz olarak görülüyor. Bu nedenle şiddet mağduru profilini kendisine yakıştıramıyor. Ben öyle bir kadın değilim, diye düşünüyor. Celeste’in bilmediği şey ise aslında ‘öyle bir kadın’ yok, şiddet herkesin başına gelebiliyor.
- Celeste korkuyor. Celeste içten içe, kaçmaya çalışırsa şiddetin dozunun daha da artabileceğini, kaçmaya çalıştığı için cezalandırılabileceğini ve hatta öldürülebileceğini biliyor. Şiddete uğrayan insanların neden ayrılmadığına şaşırdığımız zamanlarda kedimize hatırlatmamız gereken bir durum bu. Şiddet mağdurları kendi hayatları için korkuyor.