Narsistik İlişkilerde Sınır İhlali
Narsistler, psikopatlar ve diğer toksik insanların ortak özelliklerinden biri diğer insanların kişisel sınırlarına saygı göstermemeleri ve yavaş yavaş bu sınırları ihlal etmeleridir. Bunu genellikle alaycı ve eleştirici bir tavırla yaparlar. Siz kendinizi savunmaya kalktığınızda ise genellikle çok hassas ve alıngan olduğunuz veya yanlış anladığınız ve her şeyi çok kişisel algıladığınız gibi ithamlarla karşılaşırsınız. Bu ithamların altındaki anlam ise tam olarak şudur: Sorun bende değil sende.
Neden narsistler başkalarının kişisel sınırlarına saygı göstermez?
Narsistlerin kişisel sınırlara direnmesinin temelde 4 nedeni vardır.
1.Kendini üstün görme: Yüksek oranda narsist insanlar kendilerini kuralların ve sınırların üzerinde görme eğilimindedirler. Kurallar ve sınırlar onlar için değil de diğer insanlar için yapılmıştır sanki. Bu durumda narsist ya hiçbir şekilde başka bir insanın sınırına girdiğini anlamaz ya da sadece bu sınır aşımını umursamaz.
2. Düşük empati ve başkalarını kendi uzantısı gibi algılama: Narsistik kişilik bozukluğuna sahip insanların en temel özelliklerinden biri empati yoksunu olmalarıdır. Kişisel çıkarları doğrultusunda empatik bir insan taklidi yapabilirler ama aslında bu sadece görüntüde böyledir. Kendilerini başka insanların yerine koymadaki yetersizlikleri nedeniyle de diğer insanların ihtiyaçlarını, özel alan gereksinimlerini anlayamazlar.
Aynı zamanda empati yoksunlukları diğerlerini ayrı birer birey gibi görmelerine engel olur. Arkadaşlarını, eşlerini ve özellikle de çocuklarını ayrı birer insan olmaktan ziyade, kendi uzantıları gibi görürler veya ‘sahip oldukları’ birer obje gibi algılarlar. Nasıl ki herhangi bir eşyamıza bir özel alan biçmek saçma ve gereksiz bir davranışsa ve bu eşyalar tamamen bizim ihtiyaçlarımıza hizmet etmek durumundaysa; narsistik kişilik bozukluğu olan insanlar için de sahip oldukları insanlara bu alanı vermek gereksizdir ve insanlar onların ihtiyaç ve isteklerine hizmet etmek zorundadır.
3. Özgüvensizlik: ‘Narsist’ kelimesiyle ‘özgüvensizlik’ kelimelerini yan yana görmek şaşırtıcı gelmiş olabilir. Narsist denilince hemen herkesin aklına ilk gelen şey yüksek bir özgüven olmaktadır. Fakat gerçekten de durum böyle mi? Esasında narsistik kişilik bozukluğuna sahip insanların bir çoğu derinlerde çok kırılgan bir egoya sahiptirler ve her gün yüzlerine sahte bir özgüven maskesi takarlar.
İster patolojik bir narsisten bahsediyor olalım, isterse özgüveni sağlıklı bir şekilde gelişmemiş herhangi bir insandan; kişisel görüşüm özgüvensiz insanlar her zaman çevrelerini ve çevrelerindeki insanları yoğun bir şekilde kontrol etme isteği duyarlar. Bu kontrol faktörü bir nevi onlara üstünlük hissi verip egolarını beslerken, bir yandan da güvenli bir alan yarattığı için rahat hissettirir. Bu nedenle narsistik insanlar etraflarındaki insanları kontrol etmek isterler ve bunun için en kolay yöntem de insanların sınırlarını dar çizmektir.
4. Bir manipülasyon taktiği olarak sınır ihlali: Özellikle ilişkinin başlarında narsist kişi sizin kendisi için ne kadar uygun bir kaynak olup olmadığınızı görmek isteyecektir. Sizin onun istek ve ihtiyaçlarını yeterince karşılayabileceğinizden emin olmak ister. Bunun için de sizi test eder. Her seferinde küçük bir şekilde ama ısrarla sınırlarınızı iteklemeye başlar. Çoğu zaman bu sınır ihlali uzun bir vadeye yayıldığından ilişkiden çıkana ve olanlara uzaktan bakana kadar sınırlarınızın ne kadar aşıldığını fark edemezsiniz bile.
Narsistler zayıf sınırları olan veya kendi sınırlarını bilmeyen insanları seçerler. Siz eğer kendinizi yeterince tanırsanız ve kendi ihtiyaç ve istekleriniz için ayağa kalkabilirseniz narsist öfkelenir: Nasıl bu kadar haddini bilmez ve bencil olup ona karşı çıkarsınız?
Neden bazı insanların kişisel sınırları daha zayıftır ve narsistik insanlar için kolay bir av durumuna düşerler?
Kişisel sınırlarımızın güçlü veya zayıf olmasının nedenleri genellikle çocukluktaki yetiştirilme tarzımızdan kaynaklanmaktadır. Aşağıda neden bazılarının kişisel sınırlarının sağlıklı bir şekilde gelişmemiş olabileceğini 6 maddede inceledim. Bu maddelerin hepsi de sizin için geçerli olabileceği gibi size maddelerden sadece birkaçı da uyabilir.
1.Toksik bir insanla büyümüş olmak: Bu yazı genel olarak narsistik romantik ilişkiler üzerinden gidiyor olsa da narsist her zaman sevgilimiz veya eşimiz olmayabilir. Eğer narsistik kişilik bozukluğuna sahip bir anne veya babayla büyümüşseniz, kişisel alan denen şeyin varlığından haberiniz bile olmayabilir. Daha çocukluğunuzdan itibaren, kişisel sınırlarınız sürekli ihlal edilmiş olabilir. Dolabınız veya telefonunuz karıştırılabilir, günlükleriniz okunabilir. İzinsiz bir şekilde çat kapı odanıza girilebilir. Yaptığınız ve yapacağınız her şeyi detaylıca anlatmanız veya her aramanız ve evden çıkışınız için izin istemeniz gerekebilir. İlerideki meslek seçiminizden tutun arkadaşlık edeceğiniz insanlara kadar hayatınız hakkındaki bütün kararlar anne babanız tarafından verilmiş olabilir. Bu tarz baskıcı ortamlarda büyüyen çocuklara verilen bilinçaltı mesajı şudur: Senin ihtiyaçların öncelikli değil ve önemsiz. Senin sınırların aslında benim sınırlarım.
Bütün bunların sonucunda yaşadığı toksik aile ortamında sağ kalmaya çalışan çocuk kendi istek ve arzularını yok saymaya ve çevresine uyum sağlamaya çalışır. Yıllar sonra aileden uzaklaşıldığında ve çocukluk ortamı çok geride kaldığında bile yoğun değersizlik duygusuyla dolu bu insanlar çocukluklarındakine benzer şekilde kendi isteklerini yok saymaya devam edip, sorunlu ortamlardan uzaklaşmak yerine onlara adapte olmayı seçebilirler.
2. Paylaşma adı altında sömürü ve başka insanları kendinin önüne koymak: Her ne kadar sahip olduklarımızı başka insanlarla paylaşmak çok güzel ve erdemli bir davranış olsa da, zaman zaman bu ‘paylaşmak güzeldir’ sloganı kolayca sömürülebilir bir hale de gelebiliyor. Paylaşma adı altında eşyalarımız bize sorulmadan başkalarına verilebilir ve buna karşı çıkarsak da materyalist veya bencil olmakla suçlanabiliriz. Kendimden örnek vermem gerekirse, çok küçükken oyuncağımın bana sorulmadan bir yardım kuruluşuna verildiğini ve bu duruma çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Öte yandan yardım kuruluşuna verildiği için de bu duruma kızmam veya üzülmemin beni bencil bir insan yaptığını düşünmüş ve yoğun bir utanç duygusu duymuştum. Her ne kadar ailemin buradaki davranışı iyi niyetle yapılmış bir şey olsa da bana verdiği bilinçaltı mesajı, benim ihtiyaçlarımın ikinci planda olduğu ve bencil olmamak için her şeyimi paylaşmam gerektiğiydi.
3. Tartışmadan kaçınmak için kendi istek ve ihtiyaçlarını yok sayma: Birçok insan hayatında huzur ve mutluluk ister ve tartışmaya girmekten hoşlanmaz. Bu tabi ki son derece doğaldır.
Ancak kaotik bir aile düzeninde büyüdüyseniz ve evde tartışma ve kavga günlük hayatın bir parçası gibiyse; yetişkinliğinizde en ufak bir anlaşmazlık durumunda bile kolayca tetiklenebilir ve tartışmaları ne pahasına olursa olsun bir an önce sonlandırmak isteyebilirsiniz. Ne yazık ki anlaşmazlıklardan uzak durmak için bazen kendimizi yok saymaya ve direkt karşımızdakine istediğini vererek tartışmaları başlamadan bitirmeye çalışabiliriz.
4. Reddedilme korkusu ve hayır diyememe: Çoğu zaman ödül ve ceza yöntemiyle büyütülmüşseniz, yani ebeveynlerinizin sizden istediklerini yaptığınızda ilgi, şefkat görüp ödüllendirilmiş ve yapmadığınızda ise cezalandırılmışsanız; hayır demekten korkmanız oldukça normaldir.
Her çocuk anne ve babasının sevgisini ve onayını ister. Duygusal açıdan sağlıklı ailelerde bu sevgi ve onaylanma koşulsuzdur. Yani çocuk olduğu gibi kabul görür, sevilir ve bu sevgi çocuğa hissettirilir. Ne yazık ki çoğu insan duygusal açıdan sağlıklı ve olgun aile bireyleri tarafından yetiştirilme şansına sahip değildir. Anne babanız sevgiyi sadece bazı durumlarda verip bazı durumlarda geri çektiyse, bir çocuk olarak bu sevgi ve ilgiyi kaybetmemek için çabalamanız gerektiği kanısına varmış olabilirsiniz. Bu şartlı sevginin sonucu olarak da ilerideki ilişkilerinizde reddedilme korkusuyla daha çok çabalamaya devam edip hayır demekten çekinebilirsiniz. Yoğun reddedilme korkusu ve hayır diyememe bizi kendimizi tanımaktan ve sınırlarımızı oluşturabilmekten alıkoyar.
5. Başkalarını kırmaktan korkma ve herkesi mutlu etme arzusu: Birçok insan başkalarını sebepsiz yere incitmekten çekinir ve sevdiği insanları mutlu görmek ister. Bu oldukça insancıl bir durumdur. Ancak kimi insanlar çok ciddi oranda ‘utanç-bazlı’ hayatlar yaşarlar ve birini reddetmek onlar için çok yoğun telaş, korku ve suçluluk kaynağıdır. Bir insanın isteğini yapmama durumunda, kötü bir insan olduklarını düşünme eğilimleri vardır. Bu nedenle de herkesi mutlu etmeye çalışırlar.
Buradaki sorun, herkesi mutlu etmeye çalışmanın imkansız bir şey olmasından öte, bu durumun aynı zamanda manipülatörler tarafından kolayca suistimal edilebilecek bir seviyeye gelebilmesidir. Irma Kurtz’un da dediği gibi ‘Givers have to set limits because takers rarerly do.’
Burada önemli olan dengedir. İnsanlara değer vermek ve onları mutlu etmek harika bir duygu ancak bunu kendimizden feragat ederek yapmamalıyız.
6. Düşük öz sevgi ve aşırı onaylanma isteği: Bu madde aslında narsistik insanlarla bir ortak noktadır. Hem patolojik narsistler, hem de narsistik insanları hayatına bir magnet gibi çekenler aşırı bir övgü ve onaylanma isteği duyabilirler. Bu durum temelde düşük öz saygıdan, sevgiyi ve ilgiyi kendi içimizde bulamayıp dışarıda aramamızdan kaynaklanmaktadır. Onaylanma isteğimiz nedeniyle kendimizi yok sayıp karşımızdaki insanın isteklerine göre şekillenmemiz mümkündür.
Lütfen unutmayın! Duygusal açıdan sağlıklı insanlar sizin özel alan ihtiyacınıza, kişisel sınırlarınıza ve farklılıklara değer verirler. Sınırlarınızın olması sizi bencil yapmaz ve bundan utanç duymanız gerekmez. Aksine sınırlar nasıl ülkeleri güvende tutuyorsa veya evlerimizin duvarları bize ihtiyacımız olan alanları sağlıyorsa, fiziksel ve duygusal sınırlar da insanlara güvenli ve sıcak bir alan sağlar.
Maddi destek olmak isterseniz aşağıdaki linkten yardımcı olabilirsiniz.
https://www.patreon.com/narsistsiz/membership
Yazılara https://medium.com/@narsistsiz adresinden de ulaşabilirsiniz:
Kaynakça:
Brown, Nina. Coping with Infuriating, Mean, Critical People: The Destructive Narcissistic Pattern. London: Praeger Publishers, 1998.
Vivian Mcgrath. “Why healthy boundaries are kryptonite for narcissists”. Erişim 23 Ağustos, 2017. https://www.vivianmcgrath.com/setting-healthy-boundaries/ .