Narsistin Çocukluğu
Diğer ruhsal sorunlar ve kişilik bozuklukları gibi, narsisizmin kökenleri de çocukluktaki yetiştirilme tarzıyla doğrudan ilişkilidir. Her ne kadar genetik yatkınlıkların da narsisizm üzerinde etkisi olsa da, aile dinamikleri ve yaşamın ilk yıllarındaki yetiştirilme tarzı gibi faktörler narsisizmin kökenlerini oluşturur.
Peki, nasıl olur da masum bir çocuk narsistik bir duygusal istismarcıya dönüşür?
Bir narsistin oluşumunda tek ve spesifik bir aile dinamiği olmasa da bazı yetiştirilme tarzlarının ve ebeveyn davranışlarının bu zihinsel hastalığa kapı araladığı düşünülmektedir.
Bu ebeveyn davranışlarından ilki çocuğu sürekli olarak aşırı bir şekilde eleştirmektir. Her çocuk hayata karşı savunmasız ve kırılgan bir biçimde dünyaya gelmektedir. Bu nedenle çocuklar hayata adım attıkları ilk andan itibaren anne babalarının sevgisine, ilgisine ve korumasına muhtaçtırlar. Aile çocuğuyla doğru bir şekilde bağ kurabilirse; çocuk hayata karşı güven duyan, öz saygısı ve sevgisi yüksek bir insan olarak kendini geliştirebilir. Ancak anne baba çocukla doğru bir bağ kurmaz ve çocuğunu koruması, sevmesi gereken aile; tam tersine çocuğunu sürekli eleştirir ve diken üzerinde yürümesine neden olursa, çocuk daha yaşamının ilk yıllarından itibaren hayata, insanlara, çevresine karşı güvensiz ve endişeli bir tutum içerisinde büyür. Kendisine koşulsuz sevgi göstermesi gereken ailesi tarafından bile sevilmemek ve yoğun bir şekilde eleştirilmek çocuğun derin bir utanç ve değersizlik duygusu beslemesine neden olabilir. Yetişkinlikte bile utanç duygusu her daim kaçınmaya çalıştığımız ve zor kontrol ettiğimiz bir duygudur. Küçücük bir çocuk için ise utanç iyiden iyiye yıkıcı bir duygudur. Bu duyguyla baş edebilmek için de çocuk kendini bir bakıma dünyaya kapatıp, başkasından görmediği şartsız ve sınırsız sevgiyi kendisine göstermeye karar verir. Kendi zihninde o özeldir, sınırsız sevilmeyi ve takdir görmeyi hak eder ve ancak kendisi gibi özel insanlar tarafından anlaşılabilir.
Diğer bir yanlış ebeveyn davranışı da çocuğunu aşırı derecede şımartmak ve idealize etmektir. Elbette her anne baba kendi çocuğunu bir miktar özel görme eğilimi gösterebilir. Ancak bazı ailelerin çocuklarına karşı övgüleri ve hayranlıkları son derece uç bir noktaya varmaktadır. Hiç gerçeklik payı olmadan bolca dağıtılan övgüler, bir çocuğun zihnini kolaylıkla bulandırabilir. Sürekli olarak aşırı şımartılan ve idealize edilen çocuklar; kendilerini doğuştan her şeye hakkı olan, her türlü kuralın ötesinde özel varlıklar olarak görmeye başlayabilirler. Aşırı şımartma o kadar zararlı görünmese de, aslında çocuğun duygusal olarak istismar edilmesidir. Her şey üzerinde hiç çaba sarf etmeden hakkı olduğunu düşünen çocuklar, ileriki yaşamlarında ailelerinden görmeye alıştıkları şımartılma ve övgüleri çevrelerinden göremediklerinde, hayata karşı kızgın ve çaresiz hissedebilirler.
Kimi ailelerde eleştiri ve övgü el ele de gidebilir. Yani çocuk bir yandan çok eleştirilirken, bir yandan çok fazla idealize edilebilir. Bazı durumlarda ebeveynlerden biri çocuğu sürekli eleştirme eğilimi gösterirken, diğer ebeveyn buna karşılık çocuğu hediyelere boğabilir. Öte yandan kimi zaman eleştiren ve öven kişi aynı ebeveyn de olabilir. Çocuk bir taraftan eleştirinin getirdiği utanç ve değersizlik duygularıyla cebelleşmeye çalışırken, diğer yandan özel ve önemli olduğuna dair bir inanç geliştirmeye başlar. Eleştiri ve övgünün bir arada olduğu aile dinamikleri “gizli narsist” yaratmak için ideal ortamlardır. Bu gibi diğer tutarsız aile davranışları ve ebeveynlerin sürekli değişen ruh halleri de çocuklara psikolojik yönden oldukça zarar verir.
Aşırı korumacı ve soğuk yapılı aileler de çocukların narsistik kişilik geliştirmelerinde bir etkendir. Aşırı korumacı ailelerin çocuklarına verdiği bilinçaltı mesajı, dünyanın güvensiz bir yer olduğu ve sürekli korunup kollanması gereken çocuğun içinde çok önemli ve çok özel bir şeyler olduğudur. Bu çocuklar yetişkinliklerinde de korunup kollanmaya, özel muamele görmeye ve diğer insanların onların istek ve ihtiyaçlarını karşılamalarına gereksinim duyabilirler.
Çocukluk çağında yoğun bir şekilde “şartlı sevgi” gören çocuklar da zamanla narsistik kişilik geliştirebilirler. Her çocuk anne babası tarafından koşulsuz sevilmek ister. Sevilmek çocuklar için bir lüks değil, ruhsal yönden hayatta kalmaları için bir gerekliliktir. Ne yazık ki birçok aile çocuklarına oldukça şartlı bir sevgi göstermektedir. Çocuklarına sadece kendi istediklerini yaptıklarında sevgi gösterip, yapmadıklarında onları reddetmektedirler. Bu aileler çocuğun kendi karakterini, kimliğini, yetenek ve hobilerini geliştirmesinin önünde bir engeldir. Çünkü onlar için çocuğun istekleri değil, onun kendileri için yaptıkları önemlidir. Bu tarz bir ailede yetişen kimi çocuklar hiç sevgi görmemektense, sevginin çarpık bir versiyonu olan şartlı sevgiyi kabul ederler. Sonuç olarak çocuk daha çok küçük yaşlardan itibaren sevgi ve takdir görebilmek için kendi benliğini silmeye ve yüzüne bir maske takmaya başlar.
Bazı narsistler ise çocukluklarında çok ciddi fiziksel, cinsel veya psikolojik istismara uğramış olabilirler. İstismara maruz bırakılan insanlar, travmalarıyla baş edebilmek için farklı yöntemler geliştirirler. Kimileri bir daha “kurban” durumuna düşmemek için istismarcının davranışlarını kendine örnek edinir ve ileriki yaşamında kendisi bir manipülatöre dönüşür. Üstünlük duygusu ile dolu ve insanları kullanmaktan çekinmeyen narsist için, narsisizmleri bir nevi onların bir daha kurban durumuna düşmelerine izin vermeyecek bir silahtır.
Şu ana kadar narsistlerin çocukluklarında belli başlı aşırılıklara maruz kalabildiğinden bahsettik. Öte yandan “aşırılıklar” gibi “yoksunluklar” da narsisizme neden olabilir. Narsistik kişilik bozukluğunun gelişmesindeki önemli etkenlerden biri de ihmaldir. İhmal bazen; çocuğun besin, barınma, eğitim gibi fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaktaki yetersizliklerden kaynaklanabildiği gibi, bazen de çocuğun duygusal anlamda ihmal edilmesi anlamına da gelebilir. Çocukluk çağındaki duygusal ihmal birçok zihinsel hastalık gibi narsisizmin de temelini atabilir. Tıpkı aşırı eleştiride ve şartlı sevgide olduğu gibi, ihmal durumunda da çocuklar hayata ve insanlara karşı güvensizlik yaşarken, utanç ve kızgınlık duygularıyla kavrulabilirler. Yaşadıkları duygusal ihmal sonucunda kendi duygularını tanımakta ve anlamlandırmakta zorluk yaşayabilirler. Ayrıca ihmal edilen çocuklar manipülatif davranışları da çok küçük yaşlardan itibaren öğrenmeye başlayabilirler.
Son olarak da narsist bir ebeveyne sahip olmaktan bahsetmek istiyorum. Doğal olarak hepimiz hayatla ilgili ilk verileri anne babamızdan öğreniriz. Onların davranışlarını örnek alır, onları kendimize rol model olarak belirleriz. İlk tanık olduğumuz ikili ilişki modeli ebeveynlerimize aittir. Bu nedenle de yetişkinliğimizde çoğu zaman kendimizi anne veya babamıza dönüşmüş olarak bulabilir ya da anne veya babamıza benzeyen insanları hayatımıza çekebiliriz. Narsist bir ebeveynle büyüyen bir çocuk da daha ilk günlerinden itibaren, çevresini gözlemlemeye ve hayatta kalmasına yarayacak her veriyi öğrenmeye başlar. Özellikle empati doğuştan değil, sonradan öğrenilen bir olgudur. Her çocuk doğası gereği narsisttir ancak zamanla çevresini gözlemleyerek empati yapmayı ve başka insanların haklarına saygı göstermeyi öğrenir. Empati yoksunu, ben-merkezci bir aileyle büyüyen çocuk ise ne yazık ki bu durumdan mahrum kalmaktadır. Daha da acı olan ise narsistik ebeveynin de çok büyük ihtimalle yine narsistik bir insan tarafından yetiştirilmiş olmasıdır. Bu şekilde ailedeki narsisizm, biri bu döngüye dur diyene kadar, nesiller boyunca ebeveynlerden çocuklarına aktarılmaktadır.
Toparlamak gerekirse; bir çocuk gerekli ilgiyi, sevgiyi, doğru bağlanma modelini bulamadığı bir ailede büyütüldüyse ve doğası gereği hassas bir yaradılışa sahipse, genetik faktörlerin de etkisiyle narsistik bir kişilik geliştirme ihtimali vardır. Tabi ki genetik yatkınlığı olan ve bu tarz aile yapılarından gelen her çocuk bir narsiste dönüşmez. Her insanın yaşadıkları karşısında farklı savunma mekanizmaları vardır. Örneğin, ailesi tarafından ihmal edilen bir çocuk ihtiyaç duyduğu şeyleri elde etmek için çevresini manipüle etme eğilimi gösterebilirken, diğer bir çocuk durumu içselleştirip “daha iyi, daha kibar, daha azla yetinen” biri olursa ailesinin onun farkına varıp ihtiyaçlarını gidereceğini düşünebilir. Neticede iki durum da çocuğun duygusal gelişimi üzerinde oldukça zararlı etkilere sahiptir. Ayrıca bazı aile ortamlarında narsisizm hayatta kalmak için en mantıklı tercih bile olabilir.
Sonuç olarak, dışarıdan parıltılı, karizmatik, kendinden emin görülen narsistin içinde aslında çocukluk aşamalarını sağlıklı bir şekilde atlatamamış, yeterince sevilmemiş, hayata karşı kızgın, küskün ve güvensiz küçük bir çocuk vardır. Kendi benliği hiçbir zaman tam anlamıyla oluşmamış ve hayatta kalmak için kendisine sahte bir benlik oluşturmuştur. Duygusal anlamda hayatta kalabilmek adına daha çok küçük yaşlardan itibaren kendine bir kabuk oluşturmaya başlayan çocuğun, bir noktadan sonra kabuğu o kadar kalınlaşır ki içinden çıkamayacağı bir hal alabilir. Diğer çocuklar zamanla çocukluğun ve ergenliğin getirdiği doğal narsisizmlerinden sıyrılıp, aslında “herkes kadar özel” ve “herkes kadar önemli” olduklarının farkına varıp yollarına devam ederlerken; narsist, çocukluğunun savunma mekanizmalarının altında ezilecektir.
Bu bağlamda, yetişkinliğinde karşımıza çıkan “zalim” narsistin, bir zamanlar bir “kurban” olduğunu anlamak, onu bencil bir yetişkin olarak değil de gelişimini tamamlayamamış 5 yaşında kızgın bir çocuk gibi görmek gerçekten acı vericidir.
Öte yandan bir insanın psikolojik sorunları ne ölçüde olursa olsun, hiç kimsenin bir başkasını manipüle ve kontrol etmeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Her insan kendi hatalarının sorumluğunu taşımalıdır. Narsistlerle ilişki kuran birçok insanın oldukça empatik insanlar olduğuna şahit oldum. Empati ve sempati gerçekten değerli kavramlar olsa da, eğer bizi duygusal istismarın olduğu narsistik bir ilişkinin içinde tutuyorsa artık o empati zehirli bir hal almış demektir. Bu nedenle narsistleri anlamanın ve onların derin yaralarını fark edebilmenin çok önemli olduğunu düşünsem de, asıl olarak narsistlerin kurbanları için empati kurmayı seçiyorum. Çünkü onlar öz değerlerinin farkına vardıklarında, hem kendileri için, hem de kendilerini gerçekten sevebilenler için bir değişim başlatabilirler.
Maddi destek olmak isterseniz aşağıdaki linkten yardımcı olabilirsiniz.
https://www.patreon.com/narsistsiz/membership
Yazılara https://medium.com/@narsistsiz adresinden de ulaşabilirsiniz:
https://medium.com/t%C3%BCrkiye/narsistin-%C3%A7ocuklu%C4%9Fu-fa7b8bcaadb3
Kaynakça:
Aklınızı Keşfedin. “Narsisizm: Narsistik Kişilik Bozukluğunun 5 Nedeni”. Erişim 3 Ocak,2019. https://aklinizikesfedin.com/narsisizm-narsistik-kisilik-bozuklugunun-5-nedeni/.
Psychology Today. “Childhood Roots of Narcissistic Personality Disorder”. Erişim 29 Ocak, 2017. https://www.psychologytoday.com/us/blog/warning-signs-parents/201701/childhood-roots-narcissistic-personality-disorder.