Bir İlişki Hikayesi
Yepyeni biriyle tanışıyorsunuz. Bu kişi tanıştığınız andan itibaren size özel bir ilgi gösteriyor, sizi daha hiç tanımamasına rağmen size dünyanın en değerli şeyi sizmişsiniz gibi bakıyor. Sıradan konular hakkında konuşuyorsunuz ilk. Yorumlarınızı içtenlikle onaylıyor. Neredeyse her konuda aynı fikirleriniz olduğunu görüyorsunuz. Aynı şeyleri yapmaktan hoşlanıp, aynı şeylere gülüp, aynı şeylere üzülüyorsunuz. Ne kadar da çok ortak noktanız var. Sonra daha derin konuları merak ediyor, sizi daha yakından tanımak istiyor. Size sadece güncel yaşantınızla ilgili değil, aynı zamanda çocukluğunuzla, anne babanızla, geçmiş ilişkilerinizle ve arkadaşlarınızla ilgili birçok soru soruyor. En sevdiğiniz şeyleri, en nefret ettiğiniz şeyleri, değerlerinizi, sizi geçmişte inciten durumları, en özel sırlarınızı bilmek istiyor. Belki başta biraz rahatsız edici geliyor bu durum. Kendinizi yeni tanıştığınız birine bu derece açmak zor geliyor. Öte yandan sizi öyle dinliyor ve sizinle öyle alakadar ki daha önce hiç kimsenin sizi böyle dinlemediğini, en yakınlarınızın bile sizi onun kadar anlamadığını düşünmeye başlıyorsunuz. Ayrıca o da kendisiyle ilgili anlatıyor. Onun da deneyimleri sizinkine çok benzer, hayatta benzer yollardan geçip, benzer sonuçlara varmışsınız. Belki de bu yüzden bu kadar iyi anlaşmanız ve kendinizi daha rahat bırakıyorsunuz onun yanında.
Sadece bu kadar değil tabi. Bir konuda yardıma ihtiyacınız varsa ilk o yardıma koşuyor, canınız sıkkınsa ilk onu aramanızı istiyor. Size sürekli mesaj atıp, sizi sürekli merak ediyor. Bu derece ilgiyle daha önce hiç karşılaşmadınız. Belki daha ilk haftalarda bile, birbirinize adanmış bir ilişkiden, beraber yaşamaktan ve hatta evlilikten konuşmaya başlıyorsunuz. Her şeyin çok hızlı gittiğinin farkındasınız aslında ama olsun. Belki de gerçekten doğru insanla karşılaştığınızın göstergesidir bu.
Aslında ilk günlerde bile bazı küçük sinyaller görüyorsunuz. O ana kadar kafanızda oluşturduğu imaja ters bir laf ediyor veya önceden anlattığı bir olayla ilgili başka bir sefer farklı bir detay veriyor. Bazı zamanlar da sizi incitebilecek küçük bir söz söylüyor ama sonrasında hemencecik özür diliyor. Dolayısıyla çok üzerinde durmuyorsunuz. Bazen de hiçbir şey söylemese bile dudağında küçük bir alaycı gülüş veya gözlerinde karanlık bir bakış görüyorsunuz. Yine de çok önemsemiyorsunuz. Hem hepimizin karanlık bir tarafı yok mu?
Kimi zaman görünürde hiçbir sorun olmuyor ama bazen bir şey söylediğinde karnınızda bir düğümlenme veya göğsünüzde bir baskı hissediyorsunuz. Sanki karşınızdaki size karşı tam olarak dürüst değilmiş gibi bir his. Ama büyük ihtimalle bu sizin şüpheci doğanızdan, belki eski güvensizliklerinizden kaynaklanıyordur. Hatta belki de bu ilgiyi ve sevgiyi hak etmediğinizi düşündüğünüzden kendi kendinizi sabote etmeye çalışıyorsunuzdur. Neden olmasın? Mantıken düşündüğünüzde ortada hiçbir gerçek sorun yok çünkü. Dolayısıyla içinizdeki şüpheleri hemen def ediyorsunuz. Böylece duvarlarınızı kaldırıp onu hayatınızın içine daha çok dahil ediyorsunuz. Sonuçta daha önce bu kadar yoğun bir şey hiç yaşamadınız ve bunun tadını çıkarmaya çalışmalısınız.
Onunla daha çok zaman geçirmeye başlıyorsunuz, öyle ki ona bağımlı hale gelmeye başlıyorsunuz. Sanki onsuz bir şey yapamaz gibi. Zaten o da bunu istiyor. Sizinle mümkün olduğunca çok vakit geçirmekte ısrar ediyor. Zamanla ailenizi ve arkadaşlarınızı ihmal etmeye başlıyorsunuz.
Siz ona bağlandıkça, o ilişkideki yerini yeterince güvene aldıkça, yavaş yavaş bazı şeyler değişmeye başlıyor. İlk başlarda sizin hep en iyi taraflarınızı gören kişi, bu sefer daha çok kusurlarınızı görmeye başlıyor. Onun gözünde artık eskisi kadar özel ve değerli olmadığınızı anlamaya başlıyorsunuz. Zararsız görünen küçük eleştirilerde bulunmaya başlıyor. Bunlar genellikle küçük de olsa tam olarak sizin zayıf noktalarınıza basıyor. Ona güceniyorsunuz. İlk başlarda ona en zayıf yönlerinizi gösterdiniz ve bu eleştirilerin sizi kıracağını bilmesi gerekirdi. Eleştirilerin yanında hafif alaycı tavırları ve mimikleri de artmaya başlıyor. Ancak bunları ona söylerseniz, sizinle alay etmediğini, sadece şakalaşmak istediğini söyleyip işin içinden çıkabiliyor. Ardından ekliyor: ‘Galiba bu aralar biraz hassassın, her şeyi çok abartıyorsun.’
Tüm bunlar olurken bir yandan da daha korumacı bir tavır ortaya koymaya başlıyor. Kimlerle görüştüğünüz, kime ne mesaj attığınız, saat kaçta evde olacağınız, neden geç kaldığınız gibi konular daha çok tartışılmaya başlıyor. Ancak sorarsanız, bunu sizi sevdiğinden, sizi merak ettiğinden veya başka insanlara güvenmediğinden yaptığını duyuyorsunuz. O kıskanç ve kontrolcü değil, yaşadığımız zaman kötü. Zaten size güveniyor, diğer insanlara güvenmiyor.
Diğer yandan siz de belki ona karşı daha kıskanç olmaya başladınız. Eskisi gibi değil çünkü artık. Size daha az ilgi gösteriyor ve zaman zaman sizi başkalarıyla kıyaslıyor.
Onunla ilgili konularda arkadaşlarınızla veya ailenizle konuşmak istiyorsunuz ama sizi anlamıyorlar. ‘Sen değil miydin onun ne kadar harika biri olduğunu söyleyen? Hem ben de onla tanıştım, hiç öyle biri değil o. Ayrıca her ilişkide böyle sorunlar olur, bunlar önemsiz detaylar, zamanlar düzelir.’ Tüm bu sözler sizi yalnız hissettiriyor.
Hatayı kendinizde aramaya başlıyorsunuz. Neyi yanlış yaptım veya neyi daha iyi yapabilirdim diye soruyorsunuz kendinize. Onunla daha çok ilgilenmeye, ona daha fazla vakit ayırmaya başlıyorsunuz. Sonuçta başlarda o sizinle o kadar ilgilendi. Kendiniz için ayırdığınız zamanlar iyice azalıyor. Her şeyin odağı o olmaya başlıyor. Artık tüm işlerinizi rayında tutmak için koşturmaya başlıyorsunuz. Zaten uzunca bir süredir, onunla vakit geçirmek için ailenizle ve arkadaşlarınızla eskisi gibi görüşmüyordunuz. Belki artık işinizi de savsaklamaya başlıyorsunuz. Eskisi gibi dikkatinizi toplayamıyorsunuz zaten. Git gide sinirli ve huzursuz bir insan olmaya başlıyorsunuz. Çevrenizde bu değişiminiz fark ediliyor. Galiba bazı psikolojik sorunlarınız var.
Küçük yalanlarını yakalıyorsunuz ara ara. Anında inkar ediyor. Hatta bazen ‘hayır’ diyor, ‘ben öyle bir şey söylemedim’. Ve ekliyor, ‘sen yanlış hatırlıyorsun, bunlar senin hayal gücünün ürünü’. Zaten herkes bu aralar çok da iyi bir ruh halinde olmadığınızı söylüyordu. Kendinizden iyice şüphe duymaya başlıyorsunuz.
En sonunda bir gün dayanamaz hale geliyorsunuz ve patlıyorsunuz. O ana kadar içinizde biriktirdiğiniz şeyleri bir bir kusmaya başlıyorsunuz. Belki birikimlerin etkisiyle çok büyük bir tepki verdiniz. Asla kendi yaptıklarına değil, sizin tepkinize odaklanıyor. Size nefretle bağırıyor. Bu kadar aşırı bir tepkiyi hak edecek ne yaptı? Nasıl da ona güvenmezsiniz? Ne hakla onu sorgularsınız? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Öfkeyle yumruklarını sıkıyor.
Ayrılmanız gerektiğinin, bunun böyle devam etmeyeceğinin farkına varıyorsunuz. Ancak o kadar kolay mı ayrılmak? Belki artık evlisiniz, belki ondan çocuklarınız var. Belki maddi anlamda ona bağımlısınız. Ayrıca sadece somut şeyler de değil. İlişkiye verdiğiniz onca emek, geçen onca yıl. Kabul etmek istemiyorsunuz, her şeye baştan başlamak zor geliyor. Ayrıca kendinize itiraf etmek istemeseniz de bir yandan da ondan korkuyorsunuz. Nasıl bu kadar güzel başlayan bir ilişki bu noktalara geldi? Karşınızdaki insanı aslında hiç tanımadığınızı, onun size neler yapabilecek düzeyde olduğunu bilmediğinizi fark ediyorsunuz. Git gide daha umutsuz, daha huzursuz ve daha mutsuz bir insan oluyorsunuz.
Eğer bu hikaye sizin hikayeniz ise, bilin ki ilişkiniz ilk zamanlardaki haline dönmeyecek. O sadece sizi ikna etmek için uydurulmuş bir yalandı, sıradan bir peri masalıydı. Gerçek sevgi, aşk değildi. Ayrıca yaşadığınız duygusal ve psikolojik istismar da hafiflemeyecek, aksine zamanla daha da artacak. Belki fiziksel şiddete kadar bile gidecek. Ne kadar zor olsa da, ne kadar imkansız gibi görünse de tek bir çıkış yolunuz var. O da bu ilişkiden bir an önce kurtulmak.
Maddi destek olmak isterseniz aşağıdaki linkten yardımcı olabilirsiniz.
https://www.patreon.com/narsistsiz/membership
Yazılara https://medium.com/@narsistsiz adresinden de ulaşabilirsiniz:
https://medium.com/t%C3%BCrkiye/bir-i%CC%87li%C5%9Fki-hikayesi-3079c04f10eb